Şu maçın sonucu belli oldu olalı kendimi bir süreliğine, ortalık biraz yatışana kadar Gmail ve blogger sayfalarıma kapatmaya karar verdim.
Bu akşam ilk defa bir senfoni orkestrasını canlı canlı dinledim. Bilkent Senfoni Orkestrası'nın konserine gittik ailecek; şunlar vardı:
Bunlar içinde en çok hoşuma giden ve aklımda kalan, L'arlésienne'in (Arles'li kız) başı ve sonundaki marş oldu. Tabi marşın en gaz yerinde yanımda oturan annem dirseğiyle dürtüp öteki yanımda ellerini coşkuyla havada sallayan adamı gösterince dikkatim biraz dağılmadı değil; ama bu durum tüylerimin diken diken olmasına engel olmadı. Bu kadar bahsetmişken, size dinletmezsem olmaz artık:
Bu noktada takıldım kaldım aslında yine, çünkü müziğin etkisinde kaldım; kendimden çok uzak yerlerde, uzay-zamanın bu ezgilerin çıktığı yerlerinde dolanıyorum bu akşam. Başka ufak tefek şeyler arada tatlı ve sert parazitler yapıyor. Elime not defterimi aldım, ama o bile bir işe yaramadı. Konserin ortasındayken aklıma bir şey geldiğini hatırlıyorum; ama not defterim yanımda değildi, içinde bulunduğum durumda not alamadım.
Woody Allen'ın Sweet and Lowdown filminden aklımda kalan Django Reinhardt var aklımda kalan, onun şarkılarını araştırmayı planlıyorum bu bittiğinde. Sonra da hazır bu saat olmuşken Albemuth Özgür Radyosu eşliğinde uyuklama zamanı da çoktan gelmiş zaten.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder