17 Mayıs 2012 Perşembe

Basit şeyler

Yine yağmur yağıyor, ama bu sefer arabadayım, dinmesini bekliyorum. Yağmurda araba kullanmak zevkli bir şey bence. İşin ilginç yanı da bütün yol boyunca doğru silecek çalışma sıklığını bulmaya çalışıp her defasında yol boyunca ayarı değiştirerek gidiyorum; çünkü trafikte yavaşladığımda çok sık çalışmasına gerek kalmıyor; hatta sık çalıştığı zaman "garç", "gurç" diye sesler çıkarıyor. Hızlandığımda ise daha fazla yağmur damlası çarptığından, daha sık geçmeleri gerekiyor. Ayrıca silecek kolunu yukarı doğru bir defa ilerletinceki en sık geçişle, iki defa ilerletinceki en yavaş geçiş arasında dağlar kadar fark var; benim silecek sıklığım da çoğu zaman o  aralarda bir yerlerde oluyor. Yaşasın; araba sileceklerinde bile Murphy kanunu!

Fonda Vicky Cristina Barcelona var. Çok az araladığım camdan içeri yağmur damlaları girip, defterdeki harflerin mürekkebini dağıtıyor. Tatlı bir yağmur, arabada "mahsur kalmak" canımı pek sıkmadı. Yanımda not defterim, müzik ve kitabım var. Etrafımda arabalar, yeşil ağaçlar ve yağmur damlaları var. Rüzgarla yağdığından galiba, damlaların tavanda çıkardığı ses arada kesilir gibi olup, sonra birden tekrar hızlanıyor.

California Dreamin' çalmaya başladı. Sözleri kışı anlatsa da, bu mevsimin şarkısıdır bence.


Bazı basit güzellikler detaylarda gizlidir, bazen bir banka oturup etrafı seyretmek gerekir. Bence her insan ne kadar meşgul olursa olsun, arada sırada bir banka oturup etrafı seyretmelidir. Bu sayede odağını kendi his ve yaşadıklarından alıp; çevresindeki insanlara, olup bitenlere açması için bir sebebe sahip olmuş olur. Çünkü hayatı sadece "kendi" koşturmacası içinde geçen insanlar bir süre sonra kendilerini dış dünyaya kapatmaya mahkum olurlar ve bu bence büyük bir kayıptır. İnsanın kendini dış dünyaya kapatması inanılamayacak şekillerde olabilir; her gün o parti senin, bu davet benim dolaşan insanlar da kendilerini dış dünyaya kapatmış olabilirler mesela; çünkü bakmakla görmek aynı şey değildir; ya da tek bir yere bakmakla ufkunuzu geliştiremezsiniz; gibi... Dış dünya, onun bakmayı bıraktığı yerde başlar; o yüzden bakmadıklarının yanında baktığı yerin pek önemi olmayabilir yani.

Kalabalık bir caddede on dakikalığına dahi olsa kenarda durup, bütün amaçlarınızı bir yana bırakıp, gelip geçen insanları izlemeyi deneyin. Yüzlerine bakın, kafalarından geçenleri okumaya çalışın. Gelip gittikleri yerleri hayal edin. Ya da benim gibi yağmuru izleyin, daha önce dikkatinizi çekmeyen ufak tefek şeyleri gözlemleyin; mesela yağmur damlalarının su birikintilerine katılırken çıkardıkları baloncukları izleyin, bunun keyfini çıkarın; çünkü siz onu gördünüz. Yanından geçip gitmediniz, geçerken bir yere yetişmeye çalışmadınız. Onu görmek için oradaydınız ve gördünüz de. Bu keyif "x'te nargile keyfi", "y'de mangal keyfi" gibi bir şey değil tabi; öyle bir şey beklememek lazım.

Biliyorum, günlük hayatın birtakım gereklilikleri, koşturmacası var ve ben şu sıralar işsiz ve sorumluluksuz takılıp bu koşturmacanın büyük oranda dışında kalabildiğim için bu kadar rahat konuşuyor olabilirim; ama bu yazı benden gelecekteki bana da bir not aslında; bakar kör olmamak için, kalabalıkta yere bakarak yürüyüp kaybolmamak için bir hatıra.

Güneş sol tarafımdan yüzünü göstermeye başladı. Yağmur taneleri son kibar vuruşlarını yapıyor tavana. Fonda Entre Olas var sanırım.

Çok saçmalarsam ben kendimi durdurayım bence.
"Las cosas simples son las más extraordinarias y sólo los sabios consiguen verlas." 
(Paulo Coelho) 
("Basit şeyler, aslında en olağandışı şeylerdir ve sadece bilge kişiler onları görmeyi başarabilir.")

3 yorum:

  1. benim devamlı yaptığım şeyler tavsiye ettikleriniz :)not defterimde hemen ceketimin cebindedir.Tuhaf tuhaf bakıyor insanlar bu çağda not defteri kalem taşıyorum diye :) saatlerce bankta otururum çoğu zaman yaşlanmış olmalıyım :) Arabada değilde yürüyerek gitmek gidilecek çoğu yere çok daha iyidir bence.Sevgiler...

    YanıtlaSil
  2. Evett, "bakmakla görmek aynı şey değil". Ne güzel yazmışsın.

    YanıtlaSil
  3. "kalabalıkta yere bakarak yürüyüp kaybolmamak için" gerçekten de öyle, ne kadar çok yere bakarak yürüyoruz, farkında değiliz. Gerçekten neye ihtiyacımız olduğunu bilmeden istiyoruz ve o koşturmacanın içinde "farkında" olamıyoruz, durup görmek, gördüklerimizi düşünmek lazım neler oluyor etrafta diye sorgulamamız lazım kesinlikle.

    YanıtlaSil