14 Mayıs 2012 Pazartesi

Körv kaç çıkmış hacu?

"I don't feel frightened by not knowing things, by being lost in the mysterious universe without having any purpose, which is the way it really is, as far as I can tell, possibly..." 
(Feynman)

"İyi"nin olması için "kötü" de olmak zorundadır; çünkü göreceli bir evrende yaşıyoruz. Aslında "iyi" ya da "kötü" yoktur; bunları söylerken kastımız, "göreceli iyi" ve "göreceli kötü" olmalı. Bir şeyin "nasıl", "ne", vs. olduğuna karar verirken, önceden başkalarından edindiğimiz bilgi ya da kazandığımız deneyimlere başvururuz. Bu bilgiler ve deneyimler, bize istatistiksel olarak iyi, kötü ve tüm o diğer şeylerin "normal"lerinin nasıl olduğu bilgisini verirler. Karşımıza çıkan şeyleri bu "normal"lerle karşılaştırarak onun nasıl olduğuna karar veririz. Bu yüzden aslında her zaman bir hata payı vardır; çünkü dünya üzerindeki her şey hakkında bilgi toplayamaz ya da her şeyi deneyimleyemeyiz. Kendimizde biriktirdiklerimiz, toplamda olanın sadece küçük bir parçasıdır. Bu küçük parçadan genele dair bir bilgi elde etmeye çalışırız. Yaptığımız tüm bu çıkarımlar, bilinmezlik ve dolayısıyla da olasılıklar yüzünden mutlaka bir hata payı barındırır.

Çoğu insan bu hata payını bilmez, bilebileceklerinse bir çoğu bunu atlar; çünkü bugün bilim, çoğu insan için ders kitaplarından dışarı çıkamamış, insanların hayat görüşleri üzerinde gerçek etkiler kuramamamıştır. Bilimin çıkış sebebi "bir şeyleri anlamak, problemleri çözmek" olmuştu, ama bugün üniversitelerdeki bilimsel araştırmacıların ne kadarının üzerinde çalıştıkları bilime dayalı, elle tutulur bir hayat görüşüne sahip olduğu konusunda oldukça karamsarım. Hatta bence işte tam da bu yüzden bugün aramızda konuştukça gözlerinden parıltılar saçan bir "Richard Feynman" yok. "Ali Hoca B vermiş", "Ayşe Hoca D vermiş", "Körv kaç çıkmış hacu?", "Sınavda hangi çeptırlar var?" gibi şeyler mevcut, başka bir şey yok.

Biraz önce, arabanın arka koltuğunda uyurken Nirvana'nın Breed şarkısının başındaki davulu duymasıyla beraber kollarını havada davul çalarmış gibi savurmaya başlayıp gözlerini açan bir çocuğun videosunu seyrettim. Breed şarkısını severim; eğlenceli sözleri ve insanı gaza getiren bir müziği vardır ("Bir ev dikebiliriz / Bir ağaç inşa edebiliriz / Umrumda bile değil / Kız dedi ki, 'Üçüne de sahip olabiliriz'!"). Bütün uyuşturucu batağına rağmen Kurt Cobain dünya üzerinde gelmiş geçmiş en yaratıcı, en değerli müzisyenlerden biriydi ve balık burcu bu adamın yufka yüreğini anlamak için dahi olmaya gerek yok; şarkılardan anlamıyorsanız, kızıyla beraber çekildiği fotoğraf ve videolara bakmak da büyük ihtimalle yeteri kadar açıklayıcı olur.

An itibariyle Gabriel García Márquez'in öldüğüne dair haberler dolanıyor Twitter'da, doğru mu değil mi belli değil daha. Yüzyıllık Yalnızlık'a başlamış, ama sıkılıp bitirememiştim. Hatta sıkılıp yarıda bıraktığım nadir kitaplardandır kendisi. Yine de şimdi tekrar bakınca, biraz haksızlık yapmış olabileceğimi düşünüyorum; kitabı düşününce aklımda kalan tek şey baskıdaki satırların birbirine çok bitişik olması sebebiyle okurken sıkıntı çekişim. Belli ki onun da etkisi var.

Yağmur başlamış, damlalar odamın camına tıkır tıkır çarpıyor. Bu bahar çok tatlı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder