Uzun bir aradan sonra yeniden merhaba. Her zamanki gibi çok vaktim yok, yarın sabah ayılabilmem için çok oyalanmadan uyumam gerek. Ama tadı henüz damağımdayken kaydetmek istediğim bazı şeyler var.
Aslında, birden bire sanki hipnozdan uyanmışım, ya da narkozun etkisinden kurtulmuşum gibi geldi. Uzun zaman geçmişti son düşünmemden beri. Bununla beraber, fark ettiğim bir şey daha vardı ki, bakış açım zamanla değişmişti; buna ne diyelim o zaman; "time value of thoughts".
Her şey bir anda oldu. Yüzüme çarpan, yanaklarımı yakan soğuk rüzgar, birkaç saat önce aklımın derin bir köşesinde, üzerinde fazla durmadan sorguladığım şeyi fark etmemi sağladı. Bir değişiklik vardı. Derinden, sakin, sessiz, korumacı bir şekilde; can yakmadan gelmişti.
Hiç zorlamadım bu sefer. Ağzımdan çıkan kelimeler buhar gibi değildi. Öyle gelmiyordu kulağıma. Çok garip geliyor hala, ama çok güzel. Kontrolü elime almıştım. Gitmek veya kalmak, olaylardan kaçmak veya olayların üzerine gitmek; şansı zorlamak veya zorlamamak... Benim seçimimdi bu sefer. İlk defa, hepsinden daha da çoğunlukla. Aynı zamanda, bilinmeyenlerden de tamamen bağımsızdım, ona uymamak için tersini yapmak zorunda değildim, ya da ona uysun diye gerekeni yapmak zorunda da değildim. Seçim benimdi işte.
Kütüphanenin olduğu köşede annemle babamın beni almasını beklerken sokak lambalarının turuncu ışığını, geçen arabaları seyrettim, o arabaların asfaltta çıkardıkları sesi duydum, bir aşağı bir yukarı yürürken botlarımdan çıkan takırtı da benimleydi. Derin derin nefes aldım o zaman işte.
Şu an bulunduğum durumdan mutluyum, çünkü dengeyi bulabilmenin ne kadar önemli olduğundan daha da eminim artık.
Bütün bunlar birleşti bugün, ve olanların bariz bir şekilde bana bir şeyler kazandırdığını gördüm; ve mutlu oldum. Kendimi biraz daha özgür hissettim. Bu hoşuma gitti.
Bir de dedim ki Hande'ye; "Gerçekten, öyle bir an geliyor ki; o an gelmeden hiçbir şey olmuyor; ama o an gelince hipnozdan çıkmış gibi oluyorsun, ya da narkozun etkisi kalkmış gibi. O anın gelmesini bekle ve çabuk gelmesi için dua et."
O anın, onu bilerek ya da bilmeden çağıran kişilere mutlaka geleceğini biliyorum. Ama dedim ya, çağırmak gerek.
Şükürler olsun.
equinilibrium.
dipnot: Bu arada, bir ara üşenmezsem otobüste karşıma çıkan şu kalpaklı amcadan da bahsetmeliyim burada.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder