18 Aralık 2010 Cumartesi

un jour par semaine, un jour par mois.

Her ne kadar Fransızca bir başlık atmış olsam da, bu aralar İspanyolca şarkılara takmış vaziyetteyim. Taktığım bu şarkıların olduğu liste:
şeklinde uzayıp, gidebilir. Önerilere açık olduğumu da büyük bir zevkle eklemek isterim.


Her ne kadar soğuğa çıktığımda bu düşüncemden baya pişman olsam da, kış aylarını seviyorum. Çınar ağaçlarından düşmüş turuncu, kuru yaprakların yağmurla beraber kaldırıma yapışmasını, bunun getirdiği manzarayı seviyorum.


Dün tam olarak 10 saat derse girdim. Sabah 07:30da evden çıktım, 08:30da derse girdim, 12.30da dersten çıkıp ödev teslim ettim, yemek yedim. 13.30da tekrar derse girdim, 16.30da dünyanın en sevdiğim hocasının yerine gelen dünyanın en sevdiğim asistanı (işbu cümlede asla "sarcasm" yoktur, asla) bizi azadetti. Apar topar eve gittim (Eskişehir yolundaki trafikten hiç bahsetmiyim), eşyalarımı bıraktım, ayakkabılarımı bile çıkarmadan tekrar evden çıktım, Almanca kursuna gittim. 18.00da ders başladı, 21.15e kadar falan devam etti. Dersten çıktım, otobüse binip eve gittiğimde saat kaçtı bilmiyorum, sanırım 21.45 civarı bir şeydir.


İşin garip yanı dün bütün bu koşturmaca bittiğinde tahmin ettiğimden daha az yorgundum. Nedense bütün gün kendimi daha bir enerjik hissettim, Rusça sınıfında daha çok konuştum, hocayı daha iyi anladım, okul hayatım hakkında daha az şikayet ettim, daha az "of"ladım falan filan. Günün başı güzel gelince, devamı da fena olmadı. Ha saat 23.30 olduğunda benim gözlerim yorgunluktan önüme düşmek üzereydi, o ayrı.


Yine de burada günümü daha az yorucu yapan şeyi çözmek gerek. Her neyse, aynısından daha sık istiyorum.


Başka bir konu. Hani ben ikide birde kendimce "şifreli" yayın yapıyorum ya; uzun dönemli hafızamın gazabına uğrayıp, onların bir kısmını yazdıktan bir süre sonra unutuyorum. Bu da bir itiraf olarak gelsin madem.


E hadi o zaman, biraz da v'leri b, ll'leri y, j'leri de h diye okuyalım. :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder