11 Ocak 2010 Pazartesi

dördüncü gün.

Bugün kendimi çok daha iyi hissediyorum.

Dudaklarımdaki şiş gittikçe azalıyor. Bu sabah küçük küçük parçaladığım açmayı çorbayla yumuşatarak yedim. Açmanın yarısını yemem tam olarak 1 saat sürdü ama en azından mideme katı bir şeyler girdi. Öğleden sonra da annemin ablası gibi sevdiği komşumuz Ülkü Teyze'nin getirdiği tatlıdan yedim. Onun küçücük bir parçasını yemem de yarım saat falan aldı sanırsam.

Yine bir iki gelen giden oldu.

Aslında insanlar gerçekten o kadar çeşitli ki. Bazı gelenler "Ay vah vah, tüh tüh! Nıçk nıçk, bak görüyor musun olanları!" gibi tepkiler verirken, bazıları ise daha metanetle karşılaşıyor, ya da en azından bize göstermiyor.

Ben iyi ki böyle soğukkanlı birer anne-babaya sahibim.

Bugün fark ettim ki, biz annemle, babamla, kardeşimle birbirimize dayanak oluyoruz. Eğer annem pimpirikli bir kadın olsaydı, ben de bu kadar soğukkanlı ve cesur olamazdım. Aynı zamanda ben dayanıklı olduğum için annem de benden güç alıyor. Kısacası birbirimizi iyi idare ediyoruz.

Demin kapı çaldı, diyafondan bir ses "Kargooo..." dedi. Biraz zaman geçti, baktım; kapıdan anneannem girdi. Dün ya da evvelki gündü sanırım, annem arayıp İzmir'de yaşayan anneanneme haber vermişti. Anneannem tabi ki dayanamamış, bugün sabah yollara düşmüş. Üzüldüm ben de onu buralara kadar taşıdığım için. Hem de beni böyle görünce de üzülebileceğini biliyorum. Ama onun bir şeyde aklı kaldığı zaman ağzımla kuş tutsam durduramayacağım için yapılacak fazla bir şey de yok.

Şimdilik bu kadar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder