8 Ocak 2010 Cuma

bir adet dönüm noktası.

Her şeyi yazacağım, dedim.

Bunu da.

Bugün, aslına bakarsanız yaklaşık bir 5-6 saat önce bir trafik kazası geçirdim. İçinde uyukluyor olduğum servis, Bilkent Köprüsü'nün girişinde direğe "girdi".

Otobüste neredeyse herkes yaralıydı, en az yaralılardan biri benmişim, öyle diyorlar.

Neyim var peki?

Alt dudağım ve üst dudağıma yaklaşık bir 10 tane dikiş atıldı. Ayrıca ön iki dişimi de Bilkent Üniversitesi Ulaşım Birimi'ne bağışlamış bulunuyorum. Fazla ayrıntıya girmiyorum.

Nasılım?

Ağzımı oynatıp da millete laf yetiştirememenin verdiği gıcık bir his var tabi ki, bir de kırık dişlerimin hafif sızlaması var. Onun dışında kendimi garip bir şekilde bir çok iyi, bir çok kötü, bir zayıf, bir güçlü hissediyorum. Ama genel olarak iyiyim.

Çünkü otobüs direğe çarptıktan sonra olacağımı beklediğimden çok daha soğukkanlı davrandım. Benimle yaklaşık olarak aynı durumda olan bir kız daha vardı, kazanın ilk anında otobüsten çıkmaya çalışırken onunla yüzlerimize baktık ve birer çığlık attık. Umarım kendisini bir daha görebilirim. Sanki çok iyi arkadaşım olacakmış gibi hissettim.

Yoldan geçen bir teyze beni aldı hastaneye götürdü, o sırada annemi aradım. Kırık dişlerimle "s"leri söyleyemeden sakince anneme durumu anlattım.

Neyse, hastaneye bıraktı Harika Teyze beni (Allah razı olsun), sonra damar yoludur vsdir, bir süre doktor bekledim, çünkü benden daha kötü durumda olanlar varmış. Düşünün artık.

Daha sonra annem, ardından da babam geldi. İnsanların böyle durumlarda sevdiklerini yanlarında görmesi harika bir şeymiş.

Biraz daha zaman geçti, sonra lokal anestezi olduğunu düşündüğüm şeyi yapıp dikiş attılar. Dikiş atarlarken uyukladım (ilaçtan değil, gözüme ışık geliyordu ve zaten geceden uykusuzdum).

Sonra röntgendir ıbıktır zıbıktır vs bitirdik, ifade vermeye gittik, taa Beysukent'e.

Oradan çıkıp okula gittim, rapor ve ilaçlarımı aldım. Rapor verdikten sonra arabaya giderken arkadaşlarımı gördüm. Moralim bir kat daha düzeldi.

Şimdi evdeyim, oturuyorum. Yaralarımı temizledim. İlaçlarımı içicem (nasıl alacaksam artık). Öyle işte.

Ama bildiğim bir şey var ki, hep bahsettiğim o bütün olasılık denizi içinde yine ucuz kurtardım.

Bazen hayat ağır şeylerle sınava sokuyor bizi. Bu da onlardan biriydi benim için.

Ucuz atlattım, çok şükür.

Kafamı toplayıp da edebiyat parçalayamıyorum şu an. Ama söylemem gereken bazı şeyler var.

İnsan hayatı gerçekten pamuk ipliğine bağlı.

Bugün böyleyiz diye yarın da böyle olacak değiliz.

Dün üst dudağımda çıkan uçukla uğraşıyordum, bugün ise dikişlerim var. Gibi.

O yüzden anı yaşamalıyız, ama ana bağlanmamalıyız. Değişebilecek şeylere olan bağımlılığımızı minimuma indirmeliyiz.

Aynı zamanda çok şükür ki bugün annem ve babam yanımdaydı. İyi ki onlar benim annem ve babam. Çok şükür.

Çok şükür, her şeye çok şükür.

1 yorum: