17 Şubat 2013 Pazar

Benim meskenim...

Bir şey diyeceğim. Bana yine bir mim paslandı, yaklaşık iki haftadır içine parça pinçik bir şeyler yazıp yayınlanacak hale getirmeye çalışıyorum; ama bu işin bu kadar uzamasının en büyük sebebi aslında biraz vakitsizliğim, biraz da yine mimi paslayacak kimse bulamamış olmam. Kuralları yine bozuyorum (normalde hiç yapmadığım bir şey gerçekten) ve mimi paslayacak kimse olmadan yayınlıyorum. İsteyenleriniz olursa seve seve paslayabilirim.

Yazının burasına kadar gelip de "Mim ne arar la bazarda" diyen okuyucular için mimi bana paslayan sevgili arkadaşımın sayfasından (ç)aldığım kurallar şöyle:

"* Mimi size paslayan blogger arkadaşın sorularını cevaplamak,
* Kendinizle ilgili on bir gerçeği açıklamak,
* On bir adet soru hazırlamak,
* Hazırladığınız soruları başka bir takipçizedeye -on bir kişi olması uygun görülmüş olsa da pek önemsenmiyor gördüğüm kadarıyla bu sayı- paslamak üzere mim haline getirmek."

#1: Sinemada ilk izlediğiniz filmin adı nedir?
Hatırlamıyorum! Çok eskilerden hatırladığım bir 101 Dalmaçyalı vardı sanki... Babamla ikimiz gitmiştik, gerçekten küçüktüm... Ondan önce gittiğimiz varsa da hatırlamıyorum.

#2: Kendi geleceğinize dair yalnız ve yalnız bir bilgi edinme imkanı verilseydi elinize ne ile ilgili olsun isterdiniz?
Çocuklarımla ilgili olsun isterdim. Çocuğum olmuşsa evlenebilmişim de demektir, o zaman kendimi kutlarım gerçekten.

#3: Herkes bunu okumalı dediğiniz bir kitap vardır muhtemelen. İsmi nedir?
Çok var. 1984, George Orwell. Bonus: Zorba, Nikos Kazancakis.

#4: En çok kullandığınız ünlem hangisidir?
"Vay arkadaş!"

#5: "Herkesin okuduğu kitapları okursanız sadece herkesin düşündüğü şeyleri düşünebilirsiniz." sözü kime aittir? (Kopya çekmek serbest. Zira ben amacıma çoktan ulaştım) 
Bilmiyorum. Haruki Murakami imiş. Sorunun sahibini düşündükçe sözün sahibinin en azından hangi milletten olduğunu tahmin edebilmeliydim diyorum.

#6: Size göre keyifli bir gün geçirmenin olmazsa olmaz koşulu nedir?
Havanın "güzel" olması. Güzelle kastım illa güneşli olması değil. Bulutlu olup insanın göğsünü kıpır kıpır yapan havalar da vardır. Fakat kasvetli grileri sevmiyorum. Böyle havalarda ne yaparsam yapayım, üzerimdeki negatif enerjiyi atmam kolay olmuyor. Gün biraz boşa gidiyor gibi hissediyorum. Onun dışında açık havada kulağımda kulaklıkla yürüyüş yapabildiğim, parkta durup kitabımı okuyabildiğim, sonra bir de utanmadan Tunalı'daki sevdiğim bir kafeye gidip kahve içerek kitabıma devam edebildiğim gün güzel bir gündür.

#7: Yıllarca konaklamak durumunda kaldığınız ıssız adayı terk ederken yanınıza alacağınız üç şey nedir?
Eğer ulaşım aracım hazırsa, anılarımla ilgili bir şey alırdım sanırım. Bir insan ıssız adayı terk ederken yanına ne alabilir ki... Taş, toprak, bitki falan. Belki ufak tefek işlere yarayan üç beş küçük gereç.

#8: En sevdiğiniz şarkı sözü nedir?
Sevdiğim çok fazla şarkı sözü olduğu için, bunlardan herhangi birini "en sevdiğim" olarak nitelendirmek benim için çok güç. Yine de bunların içinden şu an aklıma gelen bir tanesini seçip buraya yazmamda bir sakınca yok:. Jacques Brel'den geliyor; Seul: "On est mille contre mille à se croire les plus fortes, mais à l'heure imbécile où ça fait deux mille mortes; on se retrouve seul..." Çevirisini şu şekilde yapabilirim sanırım: "Kendisinin en güçlü olduğunu düşünmekte binlerin karşısında biniz, ama bunun iki bin ölü yaptığı şu aptal saatte kendimizi yalnız buluyoruz."

#9: Bir dizide rol alacak olsaydınız hangi diziyi ve karakteri seçerdiniz? Neden?
Doctor Who'yu seçip, daha önce diziye girmemiş bir companion (yol arkadaşı) olmak isterdim. Zaman yolculuğu, ötesi var mı...

#10: Yoksa siz hala anime denen şeyi çocuklara yönelik çizgi film sananlardan mısınız?
Öyle sanmıyorum ama, şimdiye kadar çok ilgimi çekmedi. Belki daha zamanı gelmemiştir... Yine de anime konusunda bir anım var. Anlatılanlara göre gözlerim büyük olduğu için;  ben bebekken doktorum anneme "Kızınızın gözleri animelerinkine benziyor" demiş.

#11: Kendinize en çok sorduğunuz soru nedir?
"What the flipping heck?"

#12: Bir abam var atarım, nerede olsam yatarım atasözünü açıklayınız.
Çok yaratıcı ve öğretici bir mim olmuş gerçekten. Şair burada göçebe hayatın zorluklarından bahsetmiş, "Bana yatacak yer bulmak sorun değil" demiş, kişinin özgürlüğünden dem vurarak, önemli olanın insanın içinin temiz olması olduğunu vurgulamış... Adeta!!!


Benimle ilgili 11 gerçek:
Pek çoğunu zaten buraya defalarca yazdım. Burada zaten yazılı olan şeylerden çok fazla bahsetmek istemiyorum. Evet, arada tekrar ettiklerim var; yine de üzerine yeni bir şeyler koymaya çalıştım.
  1. Ajanda tutuyorum. Ajandamı seviyorum. Ajandamı gerekli gereksiz şeylerle doldurmayı bile seviyorum.
  2. İçimde çok fazla şeyi sadece kendime tutuyorum. Başkalarına anlatmadığım, bilerek anlatmadığım çok fazla şey var. Fakat böyle kalmasını seviyorum. İşleri fazla karıştırmıyorum böylece.
  3. Solağım. Topa ayakla vurmak ve mouse kullanmak dışında her şeyde sol tarafımı kullanıyorum. Solak olmayı seviyorum. Bu beynimin dünyanın büyük çoğunluğundan farklı çalıştığının bir göstergesi.
  4. İnsanlarla beraber vakit geçirdiğimde, bir süre sonra onların davranışlarını istemsiz olarak yansıtmaya başlıyorum. Konuşma şeklim değişiyor. Bundan bazen hoşlanmıyorum ve kendi halime dönmek için özen gösteriyorum; yine de insanlarla iletişim kurabilmek için içgüdüsel olarak onların davranışlarını ayna gibi yansıtmam, onlarla empati kurabilmem de bir yandan hoşuma gidiyor.
  5. Çok hapşırırım. Dün gece uyanıp, iki defa hapşırıp, sonra tekrar uyudum.
  6. Evde vakit geçirmeyi seviyorum. Uzunca bir süre evde kendime vakit ayıramadığım zaman daha gergin oluyorum.
  7. Ne anneme, ne babama pek de benziyorum, kardeşim de bana benzemiyor. "Kız halaya oğlan dayıya" akımı temsilcileri; hayır efendim, halama da pek benzemiyorum.
  8. Endüstri mühendisi olmasaydım veya konuyla ilgili yeteneğim olsaydı seçeceğim meslekler arasında şunlar var: psikolog (nöropsikolog), fizikçi (Bir-iki şey daha vardı galiba, ama unuttum... Bir ara adli tıp doktoru olma hayalleri falan kuruyordum... Biraz psikopatmışım sanki)
  9. Gelecekte öğrenmek istediğim diller arasında Yunanca ve Fince var. Yunancanın harflerini biraz biraz sökmeye başladım.
  10. Finlandiya, görmek istediğim ülkeler sıralamasında en başlarda geliyor. Onun dışında İngiltere (Londra ve İskoçya özellikle), Fransa ve Amerika'yı merak ediyorum.
  11. Şehirlerarası yolculuklarda otobüs kullanırken cam kenarında, özellikle de otobüsün iskeletiyle bölünmemiş camların kenarında oturmak benim için çok önemli.
Şimdi benim sorularım:
  1. Anlaşıldığını düşünüyor musun? Anlaşılmak istiyor musun?
  2. O an içinde bulunulan vaziyetin gerektirdiği durumlar gibi bütün değişkenleri sabit tutarsak, kalabalığı mı, yalnızlığı mı seversin?
  3. Şu an bir film izleyecek olsan bu hangisi olurdu?
  4. Sence idealist misin, gerçekçi misin? (Biraz açmak gerekirse, günlük hayatta herhangi bir durumla karşılaştığında, olması gerekene mi, yoksa gerçekte olacağa mı odaklanırsın?)
  5. Bugün elimizde bir fırsat olsa ve dünya üzerindeki herhangi bir dili USB bellek ile beynimize atabilseydik, hangisini seçerdin? İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca, İspanyolca, Çince, Japonca, Arapça gibi en bilindik dilleri hariç tutuyorum.
  6. Çocukluğunda yapmaktan en çok zevk aldığım şey neydi?
  7. Çocuğun varsa ya da olursa onu yetiştirirken dikkat edeceğin şeyler neler olur?
  8. Sence göçebe misin, yerleşik mi? Sorunun açık olmadığını biliyorum, ama istediğin şekilde algılayabilirsin.
  9. Son zamanlarda "Hayatta yapmam!" diyip sonradan paşa paşa yaptığın ne oldu?
  10. Kuzey Kutbu diyince aklına gelen ilk şey ne?
  11. En sevdiğin Türk yazar kim? Hangi kitabını tavsiye edersin? (İtiraf ediyorum, bunu kendi faydam için sordum)

***

Mimi yollayacak insan bulmak düşüncesi yüzünden fenalık geçiriyorum, o yüzden bu sefer uğraşmayacağım. Sorularım, gördüğünüz gibi, hazır; isteyen olursa bana haber versin, hemen paslayayım.

2 yorum:

  1. Okudukça güzelleşiyor mu ne? Bir kere daha gözden geçirince böyle bir düşünce oluştu zihnimde ^^ Tekrar teşekkür ediyorum beni eli boş göndermediğin için.

    " İnsanlarla beraber vakit geçirdiğimde, bir süre sonra onların davranışlarını istemsiz olarak yansıtmaya başlıyorum. Konuşma şeklim değişiyor. " demişsin ya hani, bende de var bu durum. Bir süre sonra geçiyor neyse ki.

    Tavsiye ettiğin kitapları not ettim. 1984 herkesin dilinde. Okumam şart. Bununla birlikte Zorba'yı, Yunan edebiyatına hiç el atmadığımdan olsa gerek, ilk defa senden duydum. İkisi haricinde Samuel Beckett de senin sayende aklımda kalanlardan. Her birine vakit ayıracağım. Senden boş tavsiye çıkmaz diye düşünüyorum. Hatalıysam ara: 05XXXXXXXXX :P

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de sana bana bu güzel fırsatı verdiğin için teşekkür ederim. Keşke paslayacak birilerini bulsam da daha anlamlı olsa... :) Bu arada Yunan edebiyatına dair Nikos Kazancakis'ten başka bir yazar bilmiyorum ben de (şimdilik), ama buna sadece bir ülkenin edebiyatından örnekler tanımak açısından bakmak da yanlış olur bence. Kitabı okursan demek istediğimi anlayacaksın. Tekrar çok teşekkür ediyorum ve öpüyorum. :) :)

      Sil