Hiç belli olmaz, belki bir gün ona bilmeyi hak ettiği her şeyi, tüm o güzellikleri anlatırım. Nasıl da benzediğimizi.
TARDIS'i; onun nasıl "bigger on the inside than on the outside" olduğunu. Doktor'u, Rose'u.
Şimdilik sadece onu dinliyorum. Bir de yazının önce başıyla sonunu yazıp, o paragrafların arasını dolduruyorum. Paragraflar arasında dolanıyorum. Yeşiller, maviler, griler uçuşuyor kafamda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder