Şekiller, renkler, kaldırımlar, taşlar, griler, tarihi eserler, köprüler... Bunların hiçbirinin tek başına anlamı yok. Hepsi, hatıralarla, henüz hatıra olmamış hafıza parçacıklarıyla, bana yaşattıkları duygularla beraber anlam kazanıyorlar.
O duygular ise, değişken. Duygular değiştikçe, o şekillere yüklediğim anlam değişiyor. İki gün önce yaşadığım kırgınlığı unutuyorum, yeniden kollarımı açıp; yüzümde affedici bir ifadeyle beklemeye koyuluyorum.
O şekillerin, yerlerin üzerindeki tüm o anıları, o duyguları overwrite edip duruyorum.
Beynin rewritable bir bellek depolama aracı olması güzel bir şey.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder