1 Haziran 2010 Salı

kanasın dünyaaaağmm... yansııın ooldu olaacaaaak... sfşlsakdşflsa

(Radiohead - Nice Dream eşliğinde okunması önemle rica olunur...)

Kiiids...

Bazen hayat sizi gerçekten de bir yerlere sürükler.

Bazen, bazı kararları almadan, bazı adımları atmadan önce biraz amuda kalkıp beyninize olayları doğru işleyebilecek kadar kan gittiğinden emin olmanız gerekir; ama özellikle hayatın bazı dönemlerinde -ki bu dönemlerden biri ergenlik olabilir; hadi bunu ele alalım- bunu yapamazsınız, çünkü "kimse beni anlamıyo kiieeee" şeklindeki saçma ergen tripleriyle ve üniversiteye giriş sınavları sizin zamanınızda artık hangi kısaltmayı almışsa (ÖSS, LYS,...) onla kafayı yemek ve çevrenizdekilere de yedirtmek üzeresinizdir. Ve sonra, "şey"ler olur.

Sonra o "şey"ler, sizi başkalarına sürükler.

Sonra bir bakmışsınız...

Amuda kalkıp beynime kan gitmesini sağlamadan önce aceleyle ve saçmalıkla aldığım kararlar neyse ki o kadar da fena değildi. Benim bir başarım değil. Sadece olasılıklar denizinde öyle denk geldi. Üstelik artık dönüp bakabiliyorum onlara, hatta bakınca gülebiliyorum bile. Şu an yemin ederim ki, çok mutluyum bu konu hakkında.

Yaşamak gerekiyordu. Ne demiş ünlü düşünür Burak Kut; deri pantolon ve pardesüsünün içinde çektiği motorsikletli klibinde: "Yaşandı bittiiii saygısızca".

Yani, neredeyse yeniden saygı duymaya başlayacağım. Biraz konuşsam belki bunu bile yapabilirim. Yine de olmaz büyük bir ihtimalle. Çünkü hayal kırıklığına uğramaktan da korkabilirim. En iyisi böyle kalsın.

Şu an her şeyi açık açık yazmak isteyebilirdim. Ama yapmıycam. Yeah. Belki bir gün ben de Ted Mosby gibi çocuklarıma anlatırım. Kaç sezon süreceği şimdiden merak konusu bende.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder