21 Temmuz 2011 Perşembe

at a thousand feet per second.

I feel fine, because this time the dark light of the night backs me up.

Dün gece gibi bu gece de elektrikler kesildi, bu seferki çok daha kısa sürdü ama.

Bu sefer daha çabuk attım kendimi balkona, hem kesinti daha büyük bir alanı kapsadığı için daha da karanlıktı etraf. Yıldızlar şehrin üzerini kaplayan rutubete rağmen daha belirgindi.

Balkona çıktım, annemin rengarenk saksıları içindeki sandalyeye oturdum, ayaklarımı topladım. Kafamı gökyüzüne diktim.

Yıldızları gördüm. Onların bize uzaklıkları üzerine düşündüm. Uzaklıklar üzerine düşündüm. "Ne kadar uzaklar" dedim.

Tam orada evrenin kim bilir nerelerini dolaşmış bir meteor geldi, Dünya'nın çekim alanına girdi, yaklaştı, yaklaştı... Tam o sırada atmosfere girdi, bir anda parlak bir çizgi belirdi gökyüzünde, usul usul uzadı, uzadı, yandı. Aynı anda gözlerimi güldürebilecek kadar uzun bir süre parladı. Yandıkça atmosfere karıştı, Dünya'nın çekim gücüyle her bir taneciği onun parçası hâline geldi. Sonra o parlak çizgi göründüğü gibi yine kayboldu gözümün önünden. Gökyüzü yine eski karanlık, gizemli, ciğerlerimin sınırlarını genişleten hâline büründü.

Güzel bir yaz gecesi yine. Radiohead şarkıları ve derin düşünceler ile etkisinin artırılması gerekenlerden.

Demin eve dönerken gece 1'de Eskişehir Yolu'nda bağıra bağıra The Tourist'i söyleyerek geldim. Daha gitsem, daha da söylerdim. Söylerim belki bir gün. Yine söylerim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder