"Tecrübe".
7 harfli. Arapça "tecribe" kelimesinden dilimize yerleşmiş. Bulmacalarda çok çıkar mı, bilmiyorum. Ama bazı iş ilanlarının anahtar kelimesi. Bizim yaşımızdaki bireylerde fazla bulunmaz şu an için, ya da belki bir yere kadar bulunur.
İlk bakışta insanın gözüne hiç de fena gelmiyor, değil mi... Yalnız, ben bugün çok önemli bir ayrıntı yakaladım. Hani, uzun zamandır aklımda bir yerlerde olan, ama bir türlü toparlayıp adam edemediğim bir düşünce.
Çok tehlikeli bir şey de aynı zamanda bu "tecrübe".
Öyle ki, insanı; kişisel gelişimi çok feciiiii uyuşturabilecek bir kapasiteye sahip.
Bir sosyal ortam düşünelim, o sosyal ortamın içinde "diğerlerinden daha tecrübeli" bir kişiyi getirin gözlerinizin önüne. Diğer bireylerle olan konuşmasını, diyaloglarını düşünün. Jest ve mimiklerini, ses tonunu, kullandığı kelimeleri, cümleleri... Sanki biraz... Şşşeeeey... Küçümseyici? Bazen olsun, böyle hissedenler var mı aranızda?
Herhangi bir konuda sizden daha tecrübeli bir insanla aynı ortamda bulunduğunuzda karşınızdaki kişinin tavırlarından dolayı küçümsenmiş hissettiğiniz zamanların sıklığı ne kadardır? Eğer bu yazıyı okuyan birileri olursa bu sorunun cevabını yazıya yorum olarak yazabilir ya da mail atabilirler; düşüncelerinizi gerçekten merak ediyorum.
Neyse. Ben böyle ortamların çoğunda kendimi minimum "biraz" küçümsenmiş hissediyorum ve fikirlerimin o tecrübeli kişilerin (ki bundan sonra TK diye kısaltıyor olacağım kişiler bunlar) gözünde pek değerli olmadığını düşünüyorum. İşin bende uyumsuzluk (dissonance- Allah'ııııım, olaya hafiften sosyal psikoloji mi katıyorum, ne!) yaratan kısmı ise şu; bazen, karşıdan gördüğüm tavırların aksine, ciddi anlamda inandığım ve destekleyebileceğim fikirlerim oluyor ve bu fikirlerin, "tecrübe" kelimesine dayandırılarak ciddi anlamda gümbürtüye gittiğini düşünüyorum.
Gelmeye çalıştığım noktaya yavaş yavaş geliyorum.
Bazı durumlarda, sadece o kişi benden daha tecrübeli olduğu için fikirlerimi savunmamın boşa gittiğini düşünüyorum. Karşımdaki kişiyi ikna etmeye çalışmak gittikçe anlamsızlaşıyor; çünkü bunu yapmanın imkansız olduğuna inanmaya başlıyorum. Çünkü karşımdaki kişiler, belki yıllar öncesinden kalmış hayat tecrübelerine bakarak bugün ve yarın için karar veriyorlar. Ben ise, iki gün önce öğrendiğimi bugün kullanmaya çalışıyorum, aradaki zaman farkı daha az. Bu yüzden de belki zamana biraz daha kolay ayak uydurma konusunda biraz daha avantajlı olabilirim.
Yani, "tecrübe" bazı durumlarda insanların kendilerini yeni ya da farklı düşüncelere, yeniliklere, değişimlere kapatmalarına sebep oluyor. Araya biraz da yaş girince bu durum ya "gençlik bunalımı", ya "kavak yelleri", ya da başka bir şey oluyor; ama sonuçta olay bir şekilde büyük olasılıkla "kabak tadı" veriyor.
Buradan yetkililere, bugünün ve geleceğin TK'larına sesleniyorum:
Aman diyim, n'olursunuz, o kadar yıl tecrübe kazandıktan sonra kendinizi 20-30 sene önce hayata yeni atıldığınız dönemlere sıkıştırıp kalmayın. Tamam, sizden daha az tecrübeliler olarak arada sırada saçmalıyoruz. Hadi tamam, "arada sırada"dan biraz daha sık gerçekleşiyor olabilir bu durum. Ama lütfen, n'olur; yine de kendinizi yeni düşüncelere, yeni şeyler öğrenmeye, yeni bakış açılarına kapatmayın. Kapatmamayı bırakın, alıcıları sürekli açık tutun. Bir durun, küçümsemeden dinleyin, tartışın. Sorular sorun, karşıt görüş bildirin, geliştirin. Beyin bedava... Bedava ya... Niye hamallık yapayım... değil mi.
Bugün zaten başımıza ne geliyorsa yeni fikirler üretemeyen, doğru düzgün argüman bulamayan, argümansızlıktan olduk olmadık konularda olduk olmadık adamlara saran politikacılardan; hadi fikir üretmeyi bıraktım, yeni fikirleri dinlemeyen, desteklemeyen; iş yerine gelip, emirler yağdırıp sonra odasında kahvesini yudumlayan; işçisiyle, çalışanıyla adam gibi iletişim kurmayan iş adamlarından vs vs gelmiyor mu?
Bu adamlar yıllardır politikada, ötekiler yıllardır işlerinin içindeler. Gözümün önünde tonlarca şey görüyorum. Birisi sorsa, şakır şakır anlatacağım. Ama kimse sormuyor. Feci bir çekinme hali var. Herkes birilerinden korkuyor. Ben bir kağıdı alıp arkama bakmadan kaçma düşüncesindeyim. Halbuki anlatabileceğim o kadar çok şey var ki. Gözümün önünde duruyorlar. Ve başkalarının gözünün önünde başka şeyler. Ama birileri bizden daha tecrübeli ya... o kişi eğer tecrübelerinin arasında yeni fikirlere sürekli açık kalmayı katamamışsa, ne desek boş işte.
Aman diyim, n'olur ya; düşmeyin bu hataya. Gözünüzü seveyim. Bu da bana gelecekte okumam için bir not; size de benden bir öneri, bir rica, ya da ona benzer bir şey olsun. Birbirimizin hayatını kolaylaştıralım, sürekli gelişelim, geliştirelim. İş hayatı insanların birbirlerinin arkasından kuyu kazdıkları bir yer olmaktan çıksın. Siyaset adam olsun. Beyin bedava... Bedava ya. Niye hamallık yapalım.
Tecrübe, hemen her iş ilanında anahtar kelime, işverenin beklentisi. Uzun süreli iş deneyimin varsa işveren bunları sorar, yeni mezunsan okul projelerin sorulur, bir şekilde tecrübe beklentisi var yani.
YanıtlaSilTespitin çok yerinde, tecrübe bir yerden sonra insandaki yaratıcılığı öldürme noktasına getirebilir. Teknik anlamda konuşursak, tüm mühendisler vb. çalışanlar belli noktalara odaklanmak ve uzmanlaşmak durumundalar. Sürekli kısıtlı bir alanda dikey olarak ilerlemek durumundasın. Bu da kişinin o ana kadarki genel perspektifte birikimlerinden gelen yenilikçilik, yaratıcılık, olaylara değişik açılardan bakabilme becerilerini bir yerden sonra bence de kaybettiriyor. Tabi benzer şeyleri sürekli tekrarlamak durumunda olmanın da bunda etkisinin olduğu aşikar. Tüm bunları normal karşılıyorum açıkçası, yapacak çok birşey yok. Yaş ilerledikçe insan risk alma, yenilik peşinde koşma vb. kavramlardan da uzaklaşıyor, bu da ayrı bir konu.
Gelelim küçümsenme hususuna, burada konuyu ikiye ayırayım; arkadaşlar & aile ile iş hayatı olarak. Arkadaş ve aile çevresi kısmını geçeyim. Diğer tarafta açıkçası iş hayatına yeni atılan birisi olarak en azından yaptığım stajlar süresince (çaylaklık dönemi ya o bakımdan) küçümsenme vb. durumla hiç karşılaşmadım. Kimse sorumluluk verirken ya da bir konudan bahsederken "sen ne anlarsın" tarzında bana yaklaşmadı. Belki oradaki insanların hoşgörüsü, belki de benden kaynaklanıyor, belki de ben öyle zannettim :) bilemedim. Biraz da karşındaki insanı benimseme meselesi herhalde.
Burada iş tabi sana düşüyor :) Madem çok iyi ve yaratıcı bir fikrin var, tevazuyu elden bırakmadan, bir mantık çerçevesinde fikrini karşı tarafa aktarabilirsen, neden kabul görmeyesin? Burada anahtar noktanın içerikten ziyade şekil olduğuna inanıyorum. Senden 10-20 yaş küçük birinin sana işini öğretir biçimde düşüncelerini aktarması hoşuna gitmezdi değil mi? (Yanlış anlama sen öylesindir demiyorum, bir de diğer taraftan meseleye bakalım diyorum)
Sen de ilerde yöneticilik vb. pozisyonlara gelirsen bu yazdıklarını unutmazsın umarım :) Öte taraftan iş hayatı hakikaten "insanların birbirlerinin arkasından kuyu kazdıkları bir yer". İyi dileklerine katılmamak mümkün değil ama bu konuda da yapacak birşey yok. Bunu sen de söylüyorsun, bir zamanlar staj yaptığım büyük firmadaki çalışan da söylüyor, geçenlerde gittiğim bakkal da aynen bunlardan yakınıyordu, neden herkes birbirini küçük düşürme derdinde diyerek :)
Bu arada bir olumlu bir de olumsuz eleştiri yapayım :)
Olumludan başlayalım: diğer yazılarını da okudum, hayata dair ilginç noktaları kendi pencerenden gayet güzel biçimde analiz edip akıcı bir dille anlatıyorsun. Hakikaten beceri gerektiriyor, tebrik ederim.
Olumsuz olarak ise yorumlara çok geç cevap veriyorsun :) Fi tarihinde plagiarism konusunda yaptığım yoruma aylar sonra cevap vermişsin, ben de yeni okudum :)
Son olarak da madem "intihal" kelimemi Türkçe sayılmadığı için beğenmedin, "tecrübe" yerine de "deneyim" sözcüğünü önereyim. Bu Öz Türkçe, baktım sözlükten :))
Vay be, birisi okumuş, hatta uzun uzun yorum bile yapmış, çok duygulandım. :) Çok teşekkür ederim hem verdiğin geribildirim (feedback değil), hem de olumlu/olumsuz görüşlerin için. Bak, bu sefer sadece iki gün bekletmişim. Bu da bir başarı. :D İşin doğrusu, bana bildirim gelmiyor blogumda yapılan yorumlar için, o yüzden arada kontrol ediyorum bütün kayıtları ve o sırada görebiliyorum yorumları. Yine de bunun daha kolay bir yolu olup olmadığını araştırırım. :D
YanıtlaSilYorumunda işin en can alıcı noktalarından birini, aile ve arkadaş çevresi kısmını direk geçmişsin. Benim en merak ettiğim noktalardan biri oydu halbuki. Vaziyet gerçekten de o kadar vahim mi ki bu iki noktada? :D
Bir de, iş hayatında fikirleri, bilgiyi paylaşma olayı o işletmedeki işleyiş tarzıyla, işletmenin felsefesiyle çok alakalı bence. İki yıl içinde birbirinden çok farklı iki staj yaptığım için böyle bir kanıya vardım, bilmiyorum.
Haklısın, "deneyim" kelimesini kullansam daha iyi olurdu ama başından aklıma "tecrübe" gelince, devamı da öyle gitti işte.
Son olarak, tanıyor muyum acaba ben seni? Tekrar teşekkürler yorum için.
Hımm madem en can alıcı noktayı atlamışız, geri dönelim oraya. Buna da arkadaş çevresinden başlayayım. Mensubu ve mezunu olduğum bölüm, yüksek egolu insanların, birbirlerinin başarısını çekemeyenlerin fazla fazla olduğu bir bölüm. O nedenle küçümseme vb. tarzı olaylar sık yaşanır, aşırı bir rekabet var, sebebini çözemedim. Genelleme yapmamak arzusundayım fakat öyle çarpıcı olaylar oluyor ki. Örneğin x dersinin sınavı sonrası hoca ile öğrencilerin sınav sonrası sohbeti esnasında "hocam o soruyu ben yapamadıysam kimse yapamamıştır" şeklinde bir cümle. Bu tarz lafları edenin etrafına karşı nasıl davrandığını ve hiç sevilmediğini tahmin edersin.
YanıtlaSilÖte taraftan aile içinde de bu tip şeyler olabiliyor. Şimdiye kadar pek böyle birşey yaşamadım ama yaşayacağımı tahmin ettiğim insanlar var. Çoğumuzun başına gelmiştir, birşeyden eminsindir ama gördüğün muamale "evladım bak o öyle olmaz sen gençsin bilmezsin" tarzında olabilir. Zamanla olgunlaştıkça geçer herhalde :)
Tüm bunlar kişiden kişiye değişiyor aslında, sınıflandırma yaptım, ne derece doğru bilmiyorum. Ailenin bile küçümseyebileceği bir konu hakkında en büyük desteği belki iş yerinde birinden görürsün veya tersi de söz konusu olabilir. Bu da işin farklı bir boyutu.
Son olarak da hayır seni tanımıyorum. Tesadüf eseri last.fm'inden gördüm bu blog ve deviantart linkini. Kendim tutmam ama blog işine meraklıyım, takip ederim insanları. Zaman buldukça burasının da tamamını okumaya çalışacağım. Her konuda eleştirim gelebilir hazırlıklı ol :P :) Deviantart'taki fotoğraflar da güzel, ördekleri ekstradan beğendim :) Sen Bilkent öğrencisisin galiba, ne güzel. Benim de hep istediğim bir okuldu ama virgül sonrası puan farkı istediğim bölüme gitmemi engellemişti. Kısmet diyelim :) Aslında senin çevrende de sık sık oluyordur bu tip şeyler. Hoca öğrencisini aşağılayabilir vb. Bilgi, deneyim, maddiyat, sosyal konum anlamında çook farklı insanların bir arada bulunduğu bir yer diye tahmin ediyorum orayı. Farklılıklar da bu tip sorunlara yol açabiliyor.
Eleştirilerinden haberdar olmaktan mutluluk duyarım. Yorumların için de çok teşekkür ederim, o ördeklerin kendi şapşal şirinlikleri. :)
YanıtlaSilEvet, Bilkent Endüstri Müh.deyim. Seviyorum hem okulumu, hem bölümümü. Gerçekten de her türden insanın olduğu bir okul Bilkent, bizim bölümün sosyal yapı anlamında "standart sapması" Bilkent toplamınınkine göre biraz daha az, bu şekilde tanımlayabilirim durumu. Hocalarla aramızda çok anormal sıkıntılar yok da, öğrenciler arasında dediğin rekabet ve benzeri şeyler baya baya oluyor. Eskiden o kadar olmuyordu, olsa da göze batmıyordu, ama son seneme giriyorum ve şu aralar gerçekten şaşkınlıklar içerisindeyim. Duruma uyum sağlamak ilk başta hiç kolay olmadı ama bir şekilde bir yerlerde bağışıklık kazanmışım galiba, şimdi ilk anki kadar zorlamıyor. Ha bazı şeylerin neden böyle olduğuna dair teorilerim var, ama aklımdakileri bu kadar açıktan açıktan yazarsam beni anlamayacak insanlar tanıyorum, ve eğer burada bunları yazarsam da bu insanlarla ilgilenmek durumunda kalabilirim; ki şu saatten sonra bu konuda beni anlamayacağına inandığım kimseye laf anlatmaya çalışacak değilim. En nihayetinde, herkes bildiği gibi yapmakta serbest. :)
Yazdıklarından mühendis olduğun izlenimini çıkardım, ne kadar doğru ki? Bir de, madem last.fm'den gördün, oradan bir ses etseydin ya. :)
Doğru bildin, taze bilgisayar mühendisiyim :)
YanıtlaSilNe kadar oldu mezun olalı? :) (merak merak merak merak merak)
YanıtlaSilDaha 1 ay olmadı yeni mezunum :)
YanıtlaSilHaha. Ne kadar yeni olduğunu doğru tahmin edememişim ama. :D Valla ne desem senin için bilemedim, en güzel hayırlı olsun demek galiba. :)
YanıtlaSilEheh dedim ya taze diye :) Sen ne tahmin etmiştin ? (merak .. :P)
YanıtlaSilBen 3 ay-1 yıl falan diyordum. :P
YanıtlaSilOkulum uzamıştı, yoksa tahminin doğru aslında :)
YanıtlaSilEh, o kadar da kötü atmamışım o zaman. :) Okulu uzattın haaa. :P
YanıtlaSilAzıcık ya, nisan gibi bitecekken ağustosa uzadı, o da bitti 3 hafta kadar önce. Darısı başına diyelim :P Sen kaçıncı sınıftasın?
YanıtlaSilAmin, amin. Gerçi mezun olunca nasıl bir vaziyete bürünücem; şimdikinden daha iyi mi olacak, daha kötü mü onu da bilmiyorum ama, amin diyim ben yine de. :D Ben de son sınıfım. :)
YanıtlaSilKafa olarak çok daha rahat oluyorsun, bunun garantisini verebilirim. Sürekli yetişmesi gereken ödevler, projeler beni yedi bitirdi şahsen, bunlardan kurtuluyor olmak fazlasıyla rahatlatıyor. Öte taraftan bir anda çok arkadaş kaybediyorsun, herkes başka bir tarafa dağılıyor haliyle. İşe girersen çok daha rutin bir hayat seni bekleyecek. Yok ben lisansüstü çalışayım dersen tüm bu yazdıklarım geçersizdir, muhtemelen. Öğrenciliğin tümden bitiyor olması çok garip bir ruh hali esasen. 3. sınıf 2. dönemden itibaren benim yokuş aşağı gitmişti herşey, genelde herkese öyle oluyor galiba. Mezuniyet böyle birşey işte :)
YanıtlaSilİş hayatının rutininden korkuyorum ben biraz. Yani mesela bir sabah canın istemese dersi ekersin ama işi ekemezsin. Ya da erken çıkmak istesen aynı şey. Sonra, yaz tatili olayına elveda, falan filan. Bunlar kafama takılmıyor değil. :P Ama okul varken de okula illallah diyorum. Yani hem okulla hem işle aramızda "ne seninle ne sensiz" ilişkisi var. :P Eskiden daha net biliyordum ne istediğimi ama sona yaklaştıkça işler gitgide karmaşıklaşıyor.
YanıtlaSilKlasik son sınıf öğrencisi psikolojisi, biz de o yollardan geçtik :P Karmaşıklık hissi daha ziyade belirsizlikten kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Birşeyler kesinleşince sen de rahat edersin. Mezun olunca da uzun bir blog yazısı ile durumu ifade edersin herhalde, yorumlarım ben de altına uzun uzun :P :)
YanıtlaSilEvet belirsizliğin baya etkisi var. Bir de zaten karışık olan durumu iyice karıştıran etkenler var ki... üç nokta. :) Mezun olana kadar daha neler anlatırım ben bu konuyla ilgili, neleeeeer. :P Son sene baya hareketli geçeceğini en başından gösterdi. O zaman ne diyoruz: "Bring it on!" :D
YanıtlaSilBu arada tekrar bakınca fark ettim; last.fm'de nereden denk geldiğini hatırlamamakla beraber, last.fm hesabını da bilmiyorum. Linkini buraya kopyalayabilirsen, ekleyeyim seni, oradan da ses ederim :)
YanıtlaSilhttp://www.lastfm.com.tr/user/nil_t ekle tabi ki. :)
YanıtlaSilbu arada ekledin mi bilmiyorum ama, kim olduğuna dair ses edersen sen olduğunu anlamış olurum. :D
YanıtlaSilekledim, eren :)
YanıtlaSilsen de kabul etmişsin zaten halihazırda :)
YanıtlaSiliyi, o zaman oraya bak. :D
YanıtlaSil